NAFAKA BORCU

T.C

YARGITAY

  1. CEZA DAİRESİ

ESAS NO: 2017/3406

KARAR NO: 2017/11358

KARAR TARİHİ: 20.12.2017

 

>NAFAKA BORCUNU ÖDEMEME SUÇU--İCRA DOSYASININ İŞLEMDEN KALDIRILMASI YENİLEME EMRİNİN BORÇLUYA TEBLİĞ EDİLMEMESİ NAFAKA SUÇU CEZASININ OLUŞMAYACAĞI.

 

2004/m.344

4721/m.169, 175

 

ÖZET : Borçlu sanıkla birlikte oturan babasına icra emrinin tebliğ edildiği, tebliğden sonra icra takip dosyasında alacaklı tarafça hiçbir işlem yapılmadığı için İcra Dairesince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, belirtilen tarihte İcra Müdürlüğü tarafından yenileme emrinin düzenlendiği ancak yenileme emrinin borçlu tarafa tebliğ edilmediği, bu sebeple atılı suçun oluşmadığı gözetilmeden, itirazın kabulü hatalıdır.

 

DAVA : Dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:

 

KARAR : Nafaka borcunu ödememek suçundan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda suçun yasal unsurları oluşmadığından bahisle beraatine dair Aksaray İcra Ceza Mahkemesi`nin 12/01/2017 tarihli ve 2016/759 Esas, 2017/41 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın kabulüne, söz konusu beraat kararın kaldırılmasına ve sanığın 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu`nun 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair Aksaray 4. Asliye Ceza Mahkemesi`nin 13/02/2017 tarihli ve 2017/32 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 21/04/2017 gün ve 94660652-105-68-2692-2017-KYB sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11/05/2017 gün ve KYB.2017/28786 Sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.

 

Anılan ihbarnamede;

 

Dosya kapsamına göre, alacaklı vekilince 23/08/2011 tarihinde nafaka borcuna dair ilamlı icra takibi yapıldığı, borçlu sanıkla birlikte oturan babasına icra emrinin 05/10/2011 tarihinde tebliğ edildiği, söz konusu bu tarihten sonra icra takip dosyasında alacaklı tarafça hiçbir işlem yapılmadığı için Aksaray 2. İcra Dairesince 19/12/2012 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, 06/02/2015 tarihinde anılan İcra Müdürlüğü tarafından yenileme emrinin düzenlendiği ancak yenileme emrinin borçlu tarafa tebliğ edilmediği, bu sebeple atılı suçun oluşmadığı gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu`nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla;

 

SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Aksaray 4. Asliye Ceza Mahkemesi`nin 13/02/2017 tarihli ve 2017/32 değişik iş sayılı kararının CMK`nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkında nafaka hükümlerine uymamak eyleminden dolayı hükmolunan tazyik hapsinin kaldırılmasına, 20.12.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2016/19704
KARAR NO: 2017/9326
KARAR TARİHİ: 7.6.2017

>>NAFAKA'NIN ÜFE ÜZERİNDEN ARTIŞLI HÜKMEDİLDİĞİ HALDE, YENİDEN NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILA BİLİR.

Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili; tarafların Ankara 4. Aile Mahkemesi'nin 16/06/2011 tarih ve 2010/1707 E., 2011/845 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, davacı için aylık 350,00 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuklar için aylık 300,00'er TL iştirak nafakası takdir edildiğini, bu nafakaların her yıl ÜFE oranında artırılmasına karar verildiğini, müvekkilinin ve müşterek çocukların ihtiyaçlarının arttığını, müvekkilinin tek başına ihtiyaçları karşılamakta zorlandığını, çocukların eğitimlerinin devam ettiğini, bağlanan nafakaların yetersiz kaldığını belirterek, yoksulluk nafakasının aylık 2.000 TL'ye, iştirak nafakalarının ise, ayrı ayrı aylık 1.500'er TL'ye yükseltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; müvekkilinin çocukların bütün ihtiyaçlarını karşıladığını, istenilen nafaka miktarının çok fahiş olduğunu, davacının durumunun iyi olduğunu, davacının sigorta yaptırmaksızın çalıştığını, nafakaların gelecek yıllar için artışına karar verildiğini belirterek, yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; Ankara 4. Aile Mahkemesince verilen karara göre bağlanan nafakaların her yıl kendiliğinden artırılmasına karar verildiği, kararın kesinleşme tarihinden sonra, davalının ekonomik durumunda olağanüstü bir iyileşme olduğu hususu da ispat edilemediği gerekçesiyle, yoksulluk ve iştirak nafakalarının arttırılması davasının sübut bulunmadığından reddine, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-)İştirak nafakalarının artırılması talebi yönünden;

Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür.

Yine aynı kanunun 331.maddesinde; "Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır" düzenlemesine yer verilmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 327/1.maddesinde; Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın, 328.maddesi hükmü gereğince; Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir.(TMK. nun 329/1.maddesi)

İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir.

Görüldüğü üzere; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değişmesi ve hakkaniyetin gerektirdiği hallerde taraflarca her zaman nafaka artırım davası açılabilir (HGK 15.07.2009 gün ve 3-352 E/348 K) .

Somut olayda; davalı babanın elektrik elektronik mühendisi olduğu, aylık 7.500 TL civarında gelirinin bulunduğu, Aralık 2015'te işten ayrıldığının bildirildiği, 1.300 TL kirada oturduğu, üzerine kayıtlı bir aracının olduğu, yeniden evlendiği, bu evliliğinden bir kızı olduğu, davacı annenin ise; ev hanımı olduğu, herhangi bir gelirinin bulunmadığı, annesine ait eve 500 TL kira ve 230 TL aidat ödediği anlaşılmaktadır.

Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki davanın kesinleşme tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında yaklaşık 3 yıl süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocukların yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır.

O halde, mahkemece yapılacak iş; müşterek çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, uygun bir nafaka artışına karar verilmesi gerekir. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde, davalının gelirinde olağanüstü değişiklik bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2-)Yoksulluk nafakasının arttırılması talebi yönünden;

TMK. nun 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.

Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ispat edilmemiştir.

Boşanma kararı ile birlikte hükmedilen yoksulluk nafakasının her yıl ÜFE oranında artırılmasına karar verilmiş ise de, bu husus yoksulluk nafakasının artırılması için yeni bir dava açılmasına engel değildir. Davacı artırım davası ile nafakanın yeniden belirlenmesi talep edebilir.

O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan sebeplerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.06.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.